Duygusal travma, bireyin yaşamında ani, beklenmedik veya yoğun stres yaratan bir olay karşısında hissettiği duygusal çöküntü durumudur. Bu olaylar bireyin güvenlik, aidiyet veya kontrol duygusunu derinden sarsabilir. Her bireyin travmaya verdiği yanıt farklı olabilir; aynı olay bazı kişilerde yoğun bir etki yaratırken, bazı kişilerde daha yüzeysel bir iz bırakabilir.
Yakın birinin kaybı, boşanma, ayrılık gibi ani ve derin bağların kopması bireyde duygusal travma oluşturabilir.
İhmal, istismar, güvensiz bağlanma gibi çocukluk dönemine ait deneyimler uzun vadeli etkiler yaratabilir.
Fiziksel saldırı, doğal afet, trafik kazası gibi olaylar bireyin kendini çaresiz ve savunmasız hissetmesine neden olabilir.
Kayıp yalnızca ölümle sınırlı değildir. İş kaybı, evcil hayvan kaybı, arkadaşlıkların sonlanması, yaşam tarzı değişiklikleri de birer kayıp olarak yaşanabilir. Her bireyin kayıp deneyimini yaşama şekli benzersizdir ve yas süreci de kişisel bir yolculuktur.
İnkâr: Gerçeği kabullenmekte güçlük çekme
Öfke: Olanlara karşı öfke ve isyan duyguları
Pazarlık: “Keşke şöyle olsaydı…” düşünceleri
Depresyon: İçsel çökkünlük, isteksizlik
Kabullenme: Yaşanan kayıpla yaşamayı öğrenme
Bu aşamalar her bireyde farklı sırayla, farklı yoğunlukta ortaya çıkabilir.
Sürekli huzursuzluk ve tedirginlik
Uyku düzeninde bozulma
Sosyal hayattan çekilme
Anksiyete ve panik atak belirtileri
Konsantrasyon sorunları
Suçluluk veya değersizlik duyguları
Bu belirtiler, duygusal travmanın bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkileyebileceğini gösterir.
Her bireyin travmaya verdiği tepki farklıdır. Bazı kişiler olaydan kısa süre sonra normale dönebilirken, bazıları uzun süre etkilenebilir. Travma sonrası tepkiler şu başlıklar altında incelenebilir:
Kalp çarpıntısı, mide problemleri, baş ağrısı gibi psikosomatik belirtiler görülebilir.
Yoğun korku, çaresizlik, yalnızlık ve boşluk hissi sık görülür.
İçe kapanma, aşırı sinirlilik, alkol veya madde kullanımında artış gibi davranış değişimleri gözlemlenebilir.
Zorlu duygularla başa çıkabilmek için güvenli bir sosyal çevre oldukça önemlidir. Yakın çevreyle kurulacak açık ve yargılayıcı olmayan iletişim, duyguların paylaşılmasını kolaylaştırır.
Dinleyen ve anlayan bir arkadaş ya da aile bireyi, iyileşme sürecinde büyük rol oynar.
Destek grupları, benzer deneyimlere sahip bireylerin birbirini anlamasını sağlar.
Zorlu yaşam olaylarından sonra bazı bireyler, daha derin bir yaşam anlayışı, güçlenen ilişkiler veya kendini keşfetme gibi pozitif değişimler yaşayabilir. Buna “Travma Sonrası Güçlenme” adı verilir.
Bu güçlenme süreci şu şekillerde kendini gösterebilir:
Kişisel direnç ve esneklik artar
Hayatın anlamı daha iyi kavranır
Yeni yaşam değerleri geliştirilir
Daha derin ilişkiler kurulabilir
Çocuklar ve ergenler travmatik olaylara farklı tepkiler verebilir. Uyku problemleri, alt ıslatma, içe kapanma, saldırganlık ya da ders başarısında düşüş gibi belirtiler gözlemlenebilir.
Ebeveynlerin bu süreçte sabırlı, anlayışlı ve destekleyici bir tutum sergilemesi oldukça önemlidir. Sorulara dürüst ama yaşına uygun cevaplar vermek çocuğun güven duygusunu korumasına yardımcı olur.
“Sizin için en uygun desteği belirlemek adına kısa bir ön görüşme yapalım. Bu görüşme tamamen ücretsizdir ve sürecin sizin için nasıl ilerleyeceğine dair fikir edinmenize yardımcı olur.”
Sign in to your account